4 Haziran 2009 Perşembe

Seek the truth!

Geçenlerde Jacob's Ladder, Twelve Monkeys vb. gizemselli filmleri izleyip ne güzel şeyler olum bunlar diye kendime olum diye hitap ederken internette te 10 sene öncesinden kalma bir yazı gördüm. Adamın biri yaptıkları eserin yaratım aşamasında bu filmlerden esinlenildiğini söylüyordu. Alala ne ki bu derken karşıma çıkan yazıyla derin bir aboov çektim: Sanitarium. Amerika'da doğsam muhtemelen karizmatik bir wow çekerdim ama napalım burada bu işler böyle hacı.

http://www.gamasutra.com/view/feature/3299/postmortem_dreamforges_sanitarium.php

Tamam oyun falan bu ama ismi geçtiğinde bacak kaslarımda otonom tepinmelere neden olan 3-5 şeyden birisi olduğundan, ismini görür görmez final döneminde olduğum gerçeğini umursamayarak gecenin (ya da sabahın) 4.30'unda kurup oynamaya başladım deli gibi. Sonrasında hızımı alamadım neden bir yazıyla bu anı ölümsüzleştirmiyorum ki olum diyerek kendime yeniden olum diye hitap ettim. Oluyor böyle arada.

Pek fena araba kazası ve buna bağlı olarak hafıza kaybı yaşayan Max Laughton'ın kendini, gerçeği arayışı ve yaşanmışlıklarla-korkularla-uktelerle yüz yüze gelmesi üzerine kurulu bir oyun Sanitarium. Araba kazası sonrası "neredeyim, kimim ben" diyerek akıl hastanesinde uyanan Max'in geçmişe ve hayallere yaptığı yolculuklarla, limbik lobun içerisinde olabilecek en eğlenceli gezilerden birine çıkarıyor Sanitarium bizi. Senaryonun bu kadar esnek ana yapısı sayesinde Quetzalcoatlla karşı karşıya gelmek, Grimwallla ortalıkta hopursle hopursle gezinmek, oradan da kızkardeşinizin yerine geçip 20 yıl önceki evinizde geçmişi aramak aslında "nereloloyornan" dedirtmiyor fazla.

2d bird's eye denen izometrik bir kameradan oynanan oyun, döneminin (1998) tipik macera oyunları görünümüyle karşılıyor bizi. Zamanına göre oldukça başarılı denebilecek grafikler, üzerinden 11 sene geçmesine rağmen çok itici gelmiyor. (aynı tarihlerde çıkmış 3d bir macera oyununu oynamak için metpamid-bulantı kesici- falan yutmak gerekebilir halbüse-gabriel knight 3- ) Ne var ki, yapımcısının da açıkça itiraf ettiği üzere, seslendirmeler çok başarısız. Hayır yani, rüyasında görse altına dolduracağı yaratıklarla yüz yüze gelince uykudan yeni uyanmış gibi "may gaaad" dememeli bir insan. Bu durumu seslendirmeye ayrılan pek sınırlı bütçeye ayırıyor oyunun senaristi Chris Pasetto. "Paramız çok olsa biz de bilirdik James Earl Jones'la falan çalışmayı" gibi şeyler de demiş adam. Haklı adam.

Aslında Sanitarium, oyunlarla iç içe olan pek çok kişinin kalbini fethetmiş 3-5 oyundan biridir ve bu açıdan hiç kadri bilinmedi rahmetlinin falan diyemeyiz, elbette ki hikayesi sayesinde. Hikayesini 3-5 saatte bir yeni oyun çıkaran oyun piyasasının diğer ürünlerinden ayıran yanı, pek fena seslendirmelerine rağmen oyuncusunu karakteriyle özdeşleştirmeyi başarıp, utanmadan üzerine de duygularıyla oynayabilmesi olabilir. Derinlerde yatan uktelerle, korkularla ilgili olduğunu söylemiştim ya; işte bunu surata çarpa çarpa yansıtıp bir de bu duygusallığın üzerine korku öğelerini katınca insanın duyguları folloş oluyor.

Korku öğesi demişken not etmekte fayda var; Sanitarium bir macera oyunu (adventure), olmasına da, aynı zamanda bir korku oyunu da. Ama tüm korku oyunlarından ayrıldığı bir nokta var: korkutmaya çalışmıyor! Günümüz korku oyunlarının genelde ani ses efektleriyle yaptığı bu işi Sanitarium komple her şeyiyle yapıyor; her yer, herkes, her şey o kadar ürkütücü ki insan bir süre sonra fena daralıyor. Ana menüdeki load game, save game seslendirmeleri bile ne fena lan. Bu açıdan da kendisinin apayrı bir yeri var oyun dünyasında.

Oyunun en vurucu yanı hikayesi orası tamam da, bizzat yazarına bakarsak öyle derin bir buhran anı, çok çılgın bir ilham gelmesi, baba tarafından tecavüze uğrama falan gibi ekstrem bir olaydan dolayı çıkmışlığı falan yok senaryonun; adamlar oturup hacı çok güzel bir oyun yapalım demişler ve yapmışlar. Kısaca hikaye şu; patron etrafına programcıyı grafikeri falan alıyor diyor nedir en sevdiğiniz türler, ortak birkaç şey çıkıyor. (arada seven, 12 monkeys ve jacob's ladder gibi filmlerin de ismi çokça geçiyor işte) Oyunun ana yapısı da sondan başa doğru çiziliyor bu esnada; bambaşka dünyaların bahsi geçiyor (önceden de bahsettiğim grimwalldan quetzalcoatla kadar) ve bu dünyaları bir araya getirecek ortak bir konu aranıyor. E bu kadar fikirden sonra kim olsa aynı sonuca varır sanırım: hafıza kaybı, flashback, falan. Yapımcının önceki oyunlarına da bakarsak Sanitarium'un kazara efsane olmuş bir oyun olduğunu söylemek de mümkün aslında. (chronomaster, dandik bir warhammer rts'si vs.)

Ne kadar güzel oyun yaparsanız yapın, eğer o oyun adventure'sa, satmıyor arkadaş bu bir gerçek. Malesef Sanitarium da aynı dertten muzdarip olmuş ve yapımcı firma Dreamforge Entertainment, 2 -oldukça vasat- oyun daha yapıp kepenkleri indirmiş. Şimdilerde çalışanlar nerelerdedir, neler yaparlar pek bilgi yok, ama böyle bir oyun yaptıktan sonra gidip de lojistik sektöründe kariyer kasacaklarını sanmıyorum. Dağıtımcı ASC Games de 2000'de kapanmış, ki bu ASC Games Grand Theft Auto efsanesinin ilk oyununun dağıtımcısıydı. Uu beybi beybi its a wild world neticede.


Yazıyı burada sonlandırırken belirtmek isterim ki tepinmelerim hafifledi. Teşekkürler Dreamforge, teşekkürler Türkiye. Yakşamlar.


bu arada yanda yukarda bir yerde youth hides the key to salvation diye bir şey var. işte o sanitarium'dan alıntı aslında. yaa.

Hiç yorum yok: